Aşk… İnsanlığın en eski, en güçlü, en derin duygularından biri. Tarih boyunca şiirlere, şarkılara, kitaplara konu oldu. Ama belki de en çok, her birimizin kalbine dokunan küçük anlarda gizli kaldı. Bir bakışta, bir tebessümde, bazen bir vedada…
Aşk; sadece iki kişi arasında geçen bir duygudan ibaret değildir. Aynı zamanda bağlılık, emek, sadakat ve güvenin harmanlandığı bir yolculuktur. Başlangıçta kalbin hızla attığı o heyecan, zamanla yerini derin bir sevgiye, anlayışa ve huzura bırakır.
Aşk gençliğe özgü bir heves değil; yıllandıkça güzelleşen bir bağdır. Genç bir çiftin heyecanlı adımlarında olduğu kadar, yaşlı bir çiftin sessiz bakışlarında da saklıdır. Çünkü aşk zamanla büyür, olgunlaşır, kök salar.
Ve en önemlisi, aşk kendini sevmekle başlar. Kendi iç huzurunu bulamayan, başkasına tam anlamıyla sevgi veremez. Kendi değerini bilen bir kalp, sevgiyle dolmayı da, sevgi vermeyi de daha iyi bilir. Çünkü sevgi, önce içimizde filizlenir.
Bu satırlar, aşkı romantik klişelerden sıyırıp, gerçek anlamıyla hatırlamak isteyen herkese bir çağrıdır: Aşk hâlâ var. Belki bir tebessümde, belki bir vedalaşmada, belki bir "iyi misin?" sorusunda…
Küçük şeyleri fark edenler, büyük sevgileri yaşar. Sevin, sevildiğinizi hissedin. Ve unutmayın; aşk, kalbin en derin sesidir. Dinlemeyi bilenler için hâlâ söylüyor...